-
1 باصرة
-
2 بصاصة
-
3 طرف
Iطَرَف1. kenarAnlamı: bir şeyi çerçeveleyen çizgi2. kenarAnlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı3. örgenAnlamı: organ4. neztAnlamı: yan, kat5. uç6. uzuvAnlamı: organ, öğe7. yönAnlamı: taraf8. azaAnlamı: vücut parçaları, organlar9. kıranAnlamı: kıyı, uç, kenar, çevreIIطَرْف1. gözAnlamı: görme organı2. bakışAnlamı: bakmak işi veya biçimi -
4 عين
Iعَيْن1. içmeler2. mösyö3. özAnlamı: bir kimsenin benliği4. adam5. ajanAnlamı: bir devlet veya kuruluşun gizli amaçları için çalışan kimse, casus, temsilci6. kaymak7. cevherAnlamı: bir şeyin özü8. centilmenAnlamı: iyi arkadaşlık eden, görgülü, kibar9. efendiAnlamı: özel adlardan sonra kullanılan bir unvan, (bey) gibi10. casus11. bey12. iç yüzAnlamı: herkesçe bilinmeyen, künh13. membaAnlamı: kaynak, pınar14. evinAnlamı: bir şeyin içindeki öz, lüp15. kolcu16. kodamanAnlamı: ileri gelenlerinden olan (kimse)17. emirAnlamı: kumandan, önder18. gözAnlamı: görme organı19. mahiyetAnlamı: nitelik, vasıf20. değnekçiIIعِينantilopعَيَّنَ1. atamakAnlamı: birini bir göreve getirmek, tayin etmek2. belirlemekAnlamı: belirli duruma getirmek, tayin etmek -
5 لاحظة
-
6 مقلة
مُقْلَة1. göz yuvarıAnlamı: kafatasında bir çukur içine yerleşmiş bulunan.gözün yuvarlak olan parçası2. gözAnlamı: görme organı -
7 ناظرة
См. также в других словарях:
göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük